Instagram' da hikayeleri okuyorum. Bu akşam Pink Floyd Tribute varmış. Bar' ın ismini yazmayacağım. Gidip dinler miyim? Bilmiyorum. Çünkü daha önce gitmiştim. Birkaç Pink Floyd şarkısından sonra başka gruplara geçmişti arkadaşlar. Cover olmuştu.
Geçenlerde bir yazı yazmıştım. https://www.ondergungor.com/2025/09/the-doors-in-concert.html
Almanya' daki bir The Doors taklit grubundan bahsetmiştim. The Doors In Concert. Bu grup kendilerini gerçek bir taklit grubu olarak adlandırıyorlardı. Görünüşleri, solistin ses benzerliği, çaldıkları enstrümanlar, sahne performansları, konser canlandırmaları ve hatta kullandıkları minibüsün benzerliği ile tam bir The Doors taklit grubu olduklarını söylüyorlardı. Bir gün dinlemek isterim...Aşağıya onlardan bir video bırakıyorum.
The Doors' un en sevdiğim şarkılarından biri "Riders on the storm" yorumunu da aşağıya bırakıyorum.
Bu yazımda cover grupları, tribute grupları ve taklit gruplarından söz etmek istiyorum. Devamında ise Türkiye' deki ve Ankara' daki benzerlerinden bahsedelim diyorum.
Hiç bilmeyenler için bu grupların aralarındaki farkı çok basit bir şekilde anlatmak istiyorum.
Cover grubu dediğimiz şey, bir grubun, farklı müzik sanatçıları ya da grupların şarkılarını çalıp, söylemesidir. Bu gruplar, taklit özelliği içermez. Bir sanatçı ya da gruba bağlı değildirler. Farklı sanatçılara ait şarkıları kendi tarzlarında çalarlar.
Tribute grupları ise sadece bir grubun ya da sanatçının şarkılarını çalarlar. Bu tanıma genellikle yapılan eklenti, "o sanatçının tarzını, sahne duruşunu ve hatta kostümlerini taklit eden müzik topluluğu" şeklindedir. Kelime anlamı Saygı grubudur. Yapı olarak taklit grubudur.
Ancak ben, tribute (saygı) ve taklit gruplarını daha farklı şekilde yorumluyorum. Yurt dışında bunlar aynı şey. Tek adlandırma. Tribute. Yani taklit/saygı grubu. Peki ben niye farklı yorumluyorum? Çünkü bu farklı yorumum Türkiye' deki tribute gruplarının sahne performanslarından kaynaklanmaktadır.
Türkiye' deki birçok tribute grubu çaldığı sanatçı ya da grubun şarkılarına bağlı kalmakla birlikte (çok az bir grup bu özelliği taşıyor) o gruba ait başka hiçbir niteliği taşımaz. Üstelik sesi de benzemez, sahne performansı da benzemez. Giyimi de benzemez. Tarzı da benzemez. Benzemez de benzemez. Yani taklit grubu olmaktan çok uzaktırlar. Bizdeki yaklaşım sadece hangi grubun tribute' u ise sadece o grubun şarkılarını söylemekle yetinmek. Dediğim gibi bu da sadece bir kaç grup için geçerli. Genelde hepsi cover'a dönüyor.
Dünya genelinde son yıllarda tribute gruplarının sayılarının büyük artış gösterdiği bilinmektedir. Bunun çok farklı nedenleri var. Bu grupların hayran oldukları sanatçı ya da gruplara olan saygılarını ve hayranlıklarını göstermek amacıyla kurulmuş olmaları bu sayının artışını tam olarak açıklamaz. Bu artışın nedenini anlayabilmek için hem müzisyenler hem de müzik severler açısından farklı değerlendirmeler yapmak gerekir. Müzisyenler açısından yorumlamak çok kolay. Öncelikle çok pratik. Yeni bir tarz yaratmaya ya da yeni bir dinleyici kitlesi oluşturmaya gerek yok. Onlar zaten var. Beste yapmaya da gerek yok. O da hazır. Gerisi...Kolay para.
Müzik severler açısından yorumlamak daha karmaşık. Çünkü bu grupları var edecek ve yaşatacak olan onlar. Öncelikle şunu söyleyeyim; dünya genelindeki müzik severlerin tribute gruplarına bakışı oldukça olumlu. Tribute gruplarına karşı çıkan, özellikle de hayatta olan müzisyen ve grupların tribute gruplarına karşı çıkanların, bu grupların konserlerine gittikten sonra düşüncelerinin değiştirdiği yönünde çok fazla yorum okudum. Tribute gruplarında çalan bir müzisyen bir yorumunda "Müzisyen olduğum için bir çok tribute grubunu dinledim. Tek bir şey söyleyebilirim. Gerçekten çok çok çok iyiler." diyordu bir yazısında. Bir yorumcu da aynen şunları yazmış. "50 yaşın üzerindeyseniz, en sevdiğiniz grupların harika bir performans sergileyemeyeceğini biliyor olmanız gerekir."
Zaten yorumcuların büyük bir çoğunluğu tribute gruplarını tercih sebeplerinden birinin de sevdiği grupların ya artık turneye çıkmamaları, ya da eski performanslarını sergileyememelerini gerekçe göstermişler. Aryıca bir yorumcunun yorumu çok ilginçti.
"Oğlumla birlikte Metallica konserine gittik. Biletleri çok pahalıydı. Ancak çocuğum çok istediği için mecburen gitmek zorunda kaldık. 400 metre uzaklıktan Metallica dinledik. Tabii ki ben de oğlum da çok keyif almadık. Bir kaç ay sonra bir barda çalan Metallica Tribute grubunu dinledik. Performansları müthişti. Ben de oğlum da 20 metre uzaklıkta dinlediğimiz bu gruptan daha çok keyif aldık. Üstelik çok ucuzdu."
Başka bir yorumcu ise çok iddialı bir yorumda bulunmuş.
"Tribute gruplarının bazılar o kadar iyi ki orijinal gruplar onları taklit etmek zorunda kalıyor" demiş.
Yine bu grupların tartışıldığı bir forum sitesinden bir yorum daha;
"Mesele şu ki, buradaki yanıtların çoğuna ben de aynı şekilde tepki verdim: pffft, taklit grubu mu? Hahaha! Ezikler. Kendi yazdıklarınızı yazın. Olmadığınız biri gibi davranarak aptal gibi görünüyorsunuz. Cover grubum dağılmıştı ve yeni bir proje arıyordum. Bu fırsat karşıma çıktı. Hiçbir zaman büyük bir STP hayranı olmadım ama cover grubum birkaç şarkısını çaldığı için hevesle seçmelere katıldım. İyi ki de katılmışım.Nefreti anlıyorum, gerçekten anlıyorum. Ama şunu bilin: Taklit grupları emek veriyor. Taklit ettiğiniz grubun özünü tam olarak yakalamaya çalışmak kolay değil. Eğer size göre değilse, gitmeyin. Ama bu adamlar ve kadınlar gerçekten çalıyor. Bunlar, sahnenizdeki en iyi müzisyenlerden bazıları."
Bir yorum daha:
"Tamamen tek bir grubun kataloğuna odaklanan bir cover grubu izlemenin harika bir deneyim olabileceğini düşünüyorum. Dinleyici olarak, onların (muhtemelen) kaynak materyale karşı büyük bir tutku beslediklerini biliyorsunuz. Şahsen , taklit grubunun orijinal grubu birebir giydirmeye çalışmasını veya özellikle orijinal sanatçılara fiziksel olarak benzeyen müzisyenleri seçmesini oldukça basmakalıp buluyorum. Ama cover/tribute gruplarının şarkıları nota nota, ton ton taklit etmeye çalışmasını da sevmiyorum. Orijinal şarkıları kendi müzikal fikirleri ve yorumları için bir sıçrama tahtası olarak kullanan gruplara her zaman daha çok ilgi duyuyorum."
Ölmüş olan sanatçılara ait tribute gruplarının yanı sıra, halen daha çalan ve turne yapan grupların tribute grupları, yaşayan ancak artık performans gösteremeyen, turneye çıkamayan grupların tribute grupları ayrı ayrı eleştiri konusu olmuş durumda.
Birkaç reddit yorumu:
"Birkaç ay önce bir Beatles taklit grubu görene kadar onları sıkıcı bulmuş ve hiç ilgilenmemiştim, o da çok eğlenceliydi, şimdi de çekiciliğini anlıyorum. Artık var olmayan gruplara (örneğin Beatles) taklit grupları için kesinlikle bir yer olduğunu düşünüyorum. Eğer gerçek grup hâlâ sahne alıyorsa, bir taklit grubu izlemeye gitmenin bana biraz anlamsız geldiğini düşünüyorum. Belki siz gerçeğini göremiyorsunuzdur, ama bana kötü bir alternatif gibi geliyor."
"Onları seviyorum. Eskiden, destekledikleri grupların kıyafetlerini giyen grupları biraz abartılı bulurdum ama şimdi bunu oldukça sevimli buluyorum.Bazı taklit grupları, bir grubun müziğini, o grubun/sanatçının aktif olduğu zamanlardaki kadar yakından canlı olarak çalmanın ve sunmanın tek yoludur, Led Zeppelin veya The Beatles veya Pink Floyd veya Prince & The Revolution taklit grupları gibi."
İlginç bir yorum daha:
"Hayranı değilim, bu da can sıkıcı çünkü kayınvalidemler bizi sürekli bu cover gruplarının konserlerine davet ediyor. Ben gerçek, ikonik grubu görmeyi tercih ederim. Ayrıca, Scorpions'ı canlı çalabilecek kadar iyi olup da kendi özgün şarkılarını yazma hırsına sahip olmayan bir grup adam fikrinden de tuhaf bir şekilde soğudum. SONRAKİ Scorpions olabilecekken, SAHİBİ olmak istiyorlar." diyen yorumcuya başka birinin verdiği cevap ise şu şekilde: "Ben de eskiden böyle hissediyordum ama daha fazla müzisyen tanıdıkça çoğunun bestecilikle veya bir plak anlaşması için uğraşmakla pek ilgilenmediğini, sadece bir grupta çalmanın deneyimini yaşamak istediklerini gördüm."
"Oğlum ergenlik çağındayken birkaç yıl önce onu yerel bir Pink Floyd tribute grubunu izlemeye götürmüştüm ve gerçekten çok keyif almıştık. Artık birçok sebepten dolayı büyük mekanlarda konser izlemek istemiyorum, bu yüzden benim için bunlar belirli ve keyifli bir boşluğu doldurabilir. Sanırım sayıları artabilir, ancak bu gibi şeylerin nasıl ilerleyeceğini tahmin etmek zor. Son birkaç yıldır nostalji festivallerinde bir artış olduğu kesin gibi görünüyor, bu da bir pazar olduğunu gösteriyor."
Yorumlara biraz ara vererek bir gerçekliği paylaşmak istiyorum. Sayıları sürekli artıyor. Bazıları orijinalleri kadar bilet satıyor. İleriki dönemlerde çok daha fazla popüler olacakları aşikar.
Şimdi biraz da başarılı tribute gruplarından birkaç örnek vermek istiyorum. İlk önce Pink Floyd.
Pink Floyd Tribute Grupları
Neden ilk önce Pink Floyd tirbute grupları dedim? Tribute grubu olmamakla birlikte, Pink Floyd' un en iyi coverlarını hem de orijinali kadar güzel bir müzik kalitesinde Antipass grubundan canlı olarak Ankara' da Amarillo Bar' da ve Beat Taurus Pub' da dinlemişliğim vardır da ondan. Artık Antipass yok. Ama uzun yıllar dinledim onları. Keşke kayıt alsaydım.
Britt Floyd, seyircilerin gözünde en iyi Pink Floyd tribute grupları listesinde zirve için en büyük rakiplerden biri. Performansları muhteşem.
Britt Floyd' un, bir konser kaydını aşağıya bırakıyorum. Müzik severler tarafından oldukça sevilen bir Pink Floyd Tribute grubu olduğunu bu kayıttan anlayabilirsiniz. Konser kaydından da göreceğiniz gibi, bir tribute grubunun nasıl da kalabalık bir dinleyici grubuna çaldığına tanıklık ediyoruz.
Black Sabbath Tribute Grupları
Türkiye’de Türk sanatçıların ya da grupların tribute
grupları olur mu?
Aslında çok bilinmese de bu tür gruplar mevcut. Ancak bu
konuda öncelikle kendi yorumumu yapıp daha sonra var olan gruplar hakkında
bilgi vermek istiyorum. Bence Türkiye’ de bir sanatçıya ya da gruba ait tribute
(saygı/taklit) grubu olması ve bu grubun ticari anlamda başarı sağlaması oldukça zor.
İyi bir tribute grubu olsa bile bunun çok fazla ticari kazanç sağlayacağını
düşünmüyorum. Belki youtube üzerinden ya da diğer sosyal medya platformları
üzerinden bir kazanç ve buna bağlı da devamlılık olabilir. Ayrıca sadık bir
dinleyici kitlesi oluşturacaklarına da inanmıyorum. Ticari kazanç olmadığı
taktirde söz konusu grupların devamlılığı da oldukça zor. Yurt dışındaki
tribute gruplarının büyük bir çoğunluğu konser gelirleri -ki çok büyük
konserler yapan gruplar var- ve sadık dinleyici kitlelerinden oluşan bir
kazançları var. Zaten ekonomik getirisi olmayan hiçbir şeyin varlığını
sürdürebilmesi mümkün değil. Yurt dışındaki tirbute gruplarının birkaç üyesinin
röportajlarını okumuştum. Asıl mesleklerinin yanında bu işi hobi olarak yaptıklarını söyleyenler vardı. Bir müddet çaldık ancak daha sonra gruplarımız
dağıldı şeklinde yorumlar vardı. Tribute gruplarını boş verin Ankara’ da
yaşadığım için sadece Ankara için söylüyorum, barlarda çalan cover gruplarının
bile varlığı gece doldurdukları masa sayısına bağlı. Çünkü üç masaya yaptığınız
müzikle ne kendi paranızı ne de barın parasını çıkarabilirsiniz.
Gelelim Türk sanatçılara ait tribute gruplarına.
Ankara ‘ da 1990’ lı yıllardaki Nil Bar’ ı hatırlayanlar
vardır. Sakarya Caddesi’ nde idi. Orada bir grup çıkıyordu. Solisti tam bir Cem
Karaca’ ydı. Hep Cem Karaca şarkıları söylerdi. Sesi çok da benzerdi. Bu yaşıma
kadar bir çok yerde yıllarca, Cem Karaca tarzı şarkı söylemeye çalışan
müzisyenleri dinledim. Bir çoğu sesini değiştirerek taklit yapmaya çalışıyordu.
O kadar itici oluyorlardı ki, bir daha hiç o mekanlara gitmedim. Hatta Karanfil Sokak’ ta Koliba diye bir
barda bir müzisyen dinlemiştim. Hangi şarkıcının şarkısını söylerse onun ses
tonunu taklit ediyordu. Edip Akbayram, Cem Karaca, Barış Manço hatta Ebru
Gündeş. Bu türe ses taklitleri sadece komedyenler yaptığı zaman hoşuma gidiyor.
Öbür türlü çok itici oluyor. O yüzden Cem Karaca Tirbute grubunu dinlemek
istemem. Çünkü bizim müzisyenler Cem Karaca ‘nın ses rengini taklit ederek
söylüyorlar. Herhalde Cem Karaca kolay mı taklit ediliyor? Nedendir bu durum
bilmiyorum? Bir de bu ses taklit konusuna gelmişken bir iki sözde Karadeniz
şivesiyle şarkı söyleyenlere laf edeyim. Yahu hiç mi Karadeniz’ e gitmediniz.
Hiç mi Karadenizli arkadaşınız olmadı. Öyle bir Karadeniz şivesiyle yüklemleri
değiştiriyorlar ki, Karadeniz Karadeniz olalı böyle şive görmedi. Evet ne
demiştim. Sesi taklit etmeye çalışan tribute grupları dinlemem demiştim. Ses
benzerliği olabilir. Üstelik harika olur. Ama taklit çok çabuk anlaşılıyor ve
itici oluyor.
Sonuç olarak Türkiye’ de bazı gruplar tarafından Cem Karaca, Barış Manço, Erkin Koray gibi sanatçılar çok fazla çalınsa da gerçek anlamda bir tribute grubu yok. En azından ben Ankara' da rastlamadım. Ama İstanbul' dakiler neder bilmiyorum.? Bizde şöyle bir yanlış algı da var. Örneğin bir grubun o gece sadece belli bir gruba ait şarkıları çalmasına da tribute band diyoruz. Aslında buna tirbute night desek daha doğru olur.
Geçenlerde yotube' da bir tribute' a denk geldim. Aşağıya ekledim. Ezgi Köker "Sezen Aksu Alaturka Tribute" 😃
0 Yorum:
Yorum Gönder