Tarih: Eylül 27, 2025 Yazar: Yorum: 0 yorum

Kitaptan gelen yanıtlar

Adam parmağındaki yüzüğü diğer elinin parmaklarıyla döndürüyordu. Bu onun tikiydi. Yolda yürürken bile, ellerini vücudunun önüne getiriyor, sürekli yüzüğüyle oynuyordu.

Şimdi Bahçeli 7.Cadde'de bir kafede oturmuş yoldan geçenlere bakarak yine aynı hareketi yapıyordu.
Bardağından bir yudum daha çay içtikten sonra omzuna çapraz astığı çantasından rastgele bir kitap çıkardı.


Adam, takıntılı bir kişilikti. Çantasında en az beş kitabı olmadan asla dışarı çıkmazdı. İlk başlarda bir, iki derken son bir yıldır yanında beş kitaptan daha az kitap taşımaz hale gelmişti. Her gün çıkarken çantasını kontrol eder, eğer eksik kitabı varsa odalarda ayakkabılarıyla dolaşır, panik halde aradığını bulur ve aceleyle evden çıkardı.
Çok önemli bir karar arifesindeydi. Geçen ay evinde büyük bir temizlik yapmış, depo olarak kullandığı küçük tuvaletindeki eşyaları atmıştı. Bu eşyalar arasında küçük bir koli bulmuştu. Her taşındığında onu da taşımış ama hiç içini açıp bakmamıştı. Koliyi açtığında, içinde bir kaç adet eskiden kullandığı ama niçin atmadığını bilemediği eski cüzdanlarını, eski kimlik kartlarını ve öğrenciliğinden kalma bir sürü fotoğrafını bulmuştu. Bu fotoğrafların bazılarını sanki ilk kez görüyordu. Tamamı üniversite yıllarında çekilmiş iki yüzden fazla fotoğraf vardı. Hepsine saatlerce bakmış içlerinden tam seksen iki tanesini bir kenara ayırmıştı. Bu fotoğraflar iki hafta boyunca salondaki yemek masasının bir köşesinde öylece durmuştu. Geçen hafta bunları yanına almış, bir kargo şirketinde tam göndermek üzereyken vazgeçip çantasına koymuştu.


Tekrar bir yudum çay içtikten sonra, çantasının içindeki kargo poşetine baktı. Bir haftadır yanında taşıyordu. Bir kaç kez tersini düzünü çevirip tekrar çantasına bıraktı. Az önce çıkardığı kitaptan rastgele bir sayfa açtı. Adamın en önemli alışkanlıklarında biri de buydu. Önemli bir karar vermek üzereyken yanındaki kitaplardan birini alır rastgele bir sayfa açar ve orada vereceği karar için ipuçları arardı. En önemli takıntılarından biri de herkesin içinde olan fakat tanımlayamadığı paralel yaşantıları bir türlü kafasından atamazdı. Ona göre bir çok insan bu inanca sahipti ama onu tanımlamayı bilmiyordu. Bu düşünceler onda hastalık boyutunu almıştı. Karar verdiği her olay hakkında "Eğer böyle değil de farklı şekilde yapsaydım hayatta ne değişirdi, başkalarının hayatını nasıl etkilerdim." şeklinde sürekli düşünür dururdu. Hatta yaptığı her hareketi bu şekilde yorumlamadan duramazdı. Yolun karşısına geçmeden bu kaldırımdan yürüseydim, bu sokaktan değil öbür sokaktan gitseydim, yerdeki taşa vurmasaydım, gelip başkası vursaydı neler olurdu, evrende ne değişirdi cinsinden sürekli düşünür dururdu. 
Bardağından bir yudum daha çay içtikten sonra, eğer bir bardak daha çay içersem hayatımda ne gibi değişiklik oluşur diye düşünerek garson kıza başka bir şey istemediğini söyledi.
Şu andaki en büyük düşüncesi ise, bu paketi gönderirse, fotoğrafları bakan kişinin hayatında ne gibi bir değişiklik yaratacağı endişesiydi. Çünkü hayat akışı normal bir şekilde devam eden kişilerin hayatında bu fotoğrafları göndermekle dışarıdan bir müdahale yapacaktı.
Fotoğraflar üniversitedeki ev arkadaşına aitti. Mezuniyetinin birinci yılında trafik kazasında ölmüştü. Bu fotoğrafları ailesine göndererek onların hayatında bir değişiklik yaratacağından korkuyordu. Hayat döngülerinde normal olmayan bir sıçrama yaratacağı endişesini taşıyordu. 
Kitaptan rastgele açmış olduğu  sayfaya baktı. Kısık bir ses tonuyla okumaya başladı.


"Otobüs çok kalabalıktı. Nefes almak neredeyse imkansızdı. Daha önce bu caddeyi beş dakikada geçer giderlerdi, Ancak yarım saattir bir durak gidememişlerdi. Kadın havalandırmak amacıyla açık tutulan kapıdan, diğer yolcuların arasından sıyrılarak kendisini dışarıya atmayı başardı. İner inmez az önceki hengameden kurtulduğuna sevinip, ilk sokağa döndü. Dar sokağın her iki tarafında kaldırımlar üzerinde masalar bulunuyordu. Birine oturdu. Gelen garsona kırmızı şarap getirmesini söyledi. Nefesi yavaşlamış, derinleşmişti. Sanki ağzından aldığı nefes önce ayak parmaklarına, oradan da saçlarına kadar gidip yeniden burnunda çıkıyordu. Rahatladığında yada doğru kararlar verdiğini düşündüğü her zaman bu duyguyu yaşardı. Hiç istemediği bir kişiyle buluşmak için otobüse binmiş, ite kakışa saatlerce trafikte beklemiş ve en sonunda kendisini şarap içerken bu dar sokakta bulmuştu. Ama şimdi yüzü gülüyordu. Doğru yerdeydi."


Adam, hesabı ödeyip, yerinden kalktı. Dışarı çıkıp, elinde tuttuğu kargo poşetini sokaktaki çöp kutusuna attı.
Yüzü gülüyordu. 

Hayat, her zaman küçük şifrelerle bize yardım ederdi. Buna o kadar inanıyordu ki.

Önder Güngör / Ankara / 2016

0 Yorum:

Yorum Gönder