Bir inat ağrısı var sol tarafımda. Çalan kapıyı açtığımda, kimsesizlik var ardında. Islık çalarak toplamışım bütün şeytanları başıma, kaçırmışım melekleri. Alp' lerin yamaçlarında üflemişim flüte. Arkamdan gelen Pan eşlik etmiş müziğime. Bir kaç kadeh karışmış kanıma.
....
Bir dağın tepesine çıksam, rüzgara kollarımı açsam temizler mi kalbimin kurumlarını? Alır götürür mü onları? Yoksa beni mi alır, atar önüne?
Ağzımdan çıkan kötü sözler, birer cam kırığı olsa, doldurur mu evimdeki çöp kovalarını?. Akıtmaya kalksam zehrimi, ne kadar zehir saçarım senin damarkarına.
Bir toprağa zeytin ağacı diksem, Agron' un kaderini yaşar mıyım? Dönüşür müyüm yağmur kuşuna.?
Elimdeki fırçayı beyaza çalsam sonra da siyaha katsam, beyaza döner mi saçlarım.
İçimden tekrarlasam. Kırk kere söylesem. Ne olur acaba?
.....
Bu aralar insanların benden neler duyduklarına dikkat ediyorum, nasıl tepki verdiklerini izliyorum, Söylediklerimi algılayıp, algılayamadıkları ile ilgileniyorum. Buna göre ne kadar konuşmam gerektiğine karar vermek istiyorum.
Elimdeki demir parayı havaya fırlatıyorum, yere düşünceye kadar kaç tane farklı şeyi aklıma getirdiğimi saymaya çalışıyorum. Bu zihnimi izlememi sağlıyor.
Duvardaki resmi izlerken, bir ok görüyorum köşesinde;
Halbuki sadece Eros' un oku yok. Apollon' un da var. Artemis' in de. Artemis' in oku kadınları öldürüyor, Apollon' unki erkekleri. Ama Eros' un oku öyle mi? İki kalbi birleştiriyor. Oysa hepsi ok değil miydi?
Bir nefes, bir nefes daha alıyorum.
Rüzgar tekrar essin istiyorum.
Önder Güngör / Ankara / 29 Mayıs 2025